Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığına dair Covid-19 salgını ile ilişkili öneriler!

Neredeyse bütün toplumları fiziksel, ruhsal, sosyal ve ekonomik yönden etkileyen küresel COVID-19 salgınının hem ailelerin hem de çocukların psikolojik durumunu etkilemesi normal bir durumdur. Yüksek endişe ve kaygı gibi virüs salgınına dair bilişsel ve duygusal değişimler, tedbirli olmak, bireysel ve ailesel hijyene dikkat etmek bir noktaya kadar doğal sayılabilir.
Endişe ve kaygı bir yere kadar ebeveyn ve çocukların tedbirli olmalarını sağlayabilmektedir. Ama aşırı düzeyde olmalarının yaşatacağı ruhsal sıkıntıların yanı sıra, bireylerin normalde de yapabilecekleri korunma tedbirlerini zorlaştıracakları, ileriki dönemde de yaşamın diğer alanlarında da aşırı kontrol ve tedbirli davranma davranışının gelişimi ile birlikte yaşamın doğal akışını unutulmamalıdır.
Ek olarak çocuklar bu dönemde arkadaşlarından, okullarından ve normalde ulaşabilecekleri oyun ve sosyalleşme alanlarından doğal olarak uzak kalmaktadır. Aşırı endişe ve kaygı, çocuğun bu alanlarda yaşadığı psikososyal eksikliği de görmezden gelerek, çocuğun aslında fiziksel sağlığı için de önemli olan ruhsal dengesini olumsuz etkileyebilecektir.
Çocuklar ve ergenlerin yaş ve bilişsel gelişimlerinin farklı düzeyde olduğu unutulmamalıdır. Bununla birlikte alınabilecek basit ama etkili öneriler şöyle sıralanabilir.
Kalabalık ortamlardan uzak durmak, riskli bireylerin veya riskli bireyler ile irtibatta olan kişilerin eldiven ve maske takması, el yıkama vb. temel öneriler Sağlık Bakanlığı tarafından hali hazırda yayınlanmıştır.
Bununla birlikte bu önerilerin tekrar tekrar dinlenmesi, uygulanmasının ötesinde sürekli olarak bu önlemlerden bahsedilmesi koruma yöntemi olmaktan çok, bireylerin kendi kaygılarını yatıştırma çabalarıdır. Ebeveynlerin resmi kanallardan ve ilgili uzmanlardan alınan önerileri uygulamasının yanı sıra, çocuklar ile olan ilişkinin büyük bölümünü önleyici tedbirleri hatırlatarak geçirmemesi de önemlidir. Ek olarak sürekli kaygılı bir tonda konuşulması, durumun ciddiyetini daha da yüksek hissettirecek ve çocuğa umutsuzluk aşılayabilecektir. Televizyon ve internetten alınan günlük bilgilerin gerekli olduğu ama uzun süre bu ortamlara maruz kalmanın felaket senaryolarını tetikleyebileceği akılda tutulmalıdır.
Normal şartlarda çocukların online iletişim yerine yüz yüze iletişimi tercih etmeleri önerilir. Bununla birlikte günümüz şartlarında en azından bir süre bu durum mümkün olamayacak gibi gözükmektedir. İlkokul dönemi ve sonrası çocuklara arkadaşları ve akrabalar ile görüntülü konuşma imkanlarının sağlanması bu dönem için uygun olabilecektir. Yazılı iletişim ise, viral felaket senaryolarının yayılması riski nedeni ile daha az tercih edilmelidir. Mimiklerin kullanılması her zaman için daha yatıştırıcı olacaktır.
Okula ara verilmesi nedeni ile online derslerin düzenli takip edilmesi ve verilen ödevlerin yapılması ilgili çocuğun günlük hayattan kopmamasına yardımcı olabilecektir.
Aile bireylerinden ve yakınlardan birisinin veya birkaçının hastalanması, hastaneye yatması vb. stresi arttıran durumlarda çocuktan bilgi saklanmaması önemlidir. Gelişimine uygun, net ve kararlı açıklamalar stres düzeyini daha uygun düzeyde tutacaktır.
En son olarak ailelerin çocukların streslerini dinleme konusunda sabırlı olması önemlidir. Aile bu durumda empatik yaklaşım içinde olmalıdır. Bununla birlikte aile kendi stresini çocuğa yoğun şekilde yansıtmamalıdır. Kısaca dinleyici olmak ama dertleşmemek tavsiye edilir.